Bu bayram, kesilen kurbanların paylaşılmasıyla müminleri birbirine yaklaştıran, böylece hem Rabbimize yakın olmayı hem de kardeşlerimizle bağlarımızı güçlendirmeyi sağlayan birlik, beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma günlerinin adıdır.
Elbette Kurban Bayramı sadece kurbanların kesilerek etlerin paylaşılmasından ibaret değildir. Bilakis Kurban Bayramı, getirdiğimiz tekbirlerle, tehlillerle, tesbih ve telbiyelerle bize tevhid şuuru aşılayan, benliğimizi yenileyen, nefsimizi ezen, imanımızı coşturan kutlu günlerin adıdır.
Bu bayram, birlik içinde duanın ve yakarışın, statülerden arınarak eşitlenmenin, kendini bilmenin, sabrın, hassasiyetin, hiç bir canı incitmemenin ve yok etmemenin, tarihe şahitlik etmenin, geçmişi idrak edip bütün Müslüman halklarla bir arada Kâbe’nin etrafında geleceğe dair umut beslemenin bayramıdır.
Bu bayram müminlerin bir kısmının bütün ümmeti temsilen İslam’ın mukaddes beldesi Mekke’de, yalnız O’na ibadet edeceklerini, yalnız O’na sığınacaklarını ve O’ndan yardım dileyeceklerini, yalnız O’nu ekber kabul edeceklerini hatırladıkları, misaklarını yeniledikleri ve ülkelerine kutsal toprakların huzurunu taşıdıkları günlerden ibarettir.
Böyle bir arınma yolculuğunun arefesinde, Arafat vakfesinde ellerimizi Rabbimize açtığımızda biliyoruz ki, bayram O’nun en nadide nimetlerinden biridir. Diyoruz ki, bayramımız kutlu, kurbanlarımız makbul, sevincimiz daim olsun. Bu nimetin değerini bilerek bayrama imanla, samimiyetle, tevazu ve teslimiyetle, yücelmiş ve arınmış olarak çıkanlara ne mutlu!
Müslümanlar son birkaç yüzyılı hep çile, sıkıntı, kargaşa ve kaos içinde geçirdiler. İslâm ülkelerinin birçok yerinde iç savaş, kırım, kıyım, terör ve şiddetin ardı arkası kesilmiyor. Bayramın tadını ve heyecanını hissedemeyen nice Müslüman anneler, evlatları için gözyaşı döküyor. Bayramda ailesine kavuşamayan nice Müslüman baba, savaşın ortasında bayramın huzurunu özlüyor. Ve nice masum yavru, bayrama tanımlayamadığı bir hüzünle giriyor.
Barışa hasret kalan İslam coğrafyasında, sokaklardan kurban değil mümin kanı akıyor. İslam dünyasının kadim şehirleri, dünün esenlik ve barış yurtları bugün yaşanılması zor ve insanların terk ettiği beldeler oluyor. Afganistan, Irak, Suriye, Libya, Myanmar, Arakan ve Mısır’da yangın sürerken, Gazze çağın korkunç silahlarıyla yıkılıyor ve yok ediliyor.